Sayfalar

31 Ağustos 2014 Pazar

Montesquieu’nun ‘’İklime Göre İnsanlar’’ Teorisi

Montesquieu’nun ‘’İklime Göre İnsanlar’’ Teorisi

Siyaset bilimine en büyük katkısının, ‘Erkler Ayrımı’ olduğu muhakkaktır fakat benim üzerinde duracağım konu farklıdır. Tam olarak kabul edilemese de bazı gerçekleri yansıttığını düşündüğüm, ‘’İklime Göre İnsanlar’’ teorisinin üzerinde duracağım. Montesquieu hakkında biraz bilgi verdikten sonra konuya geçeceğim.

Montesquieu kimdir?

Tam adı, Charles-Louis de Secondat, Baron de La Brède et de Montesquieu’dur. 18 Ocak 1689’da Bordeaux yakınlarında, zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Siyaset bilimine en fazla katkısı olan filozoflardan biridir. Bordeaux Üniversitesi’nde Hukuk eğitimi aldı. Birçok konuda irili ufaklı araştırmaları oldu. Araştırmaların kapsamını genişletmek için Paris’e yerleşti. Kısa bir süre sonra, babasının ölümüyle kendisine kalan mirası devralmak için Paris’ten ayrılmak zorunda kaldı. Bunun akabinde amcasının da ölümüyle büyük miktarda mirasa sahip oldu. Bunlarla birlikte bir de Bordeaux Parlamentosunun Başkanlığını da devraldı. Paris’e gitme amacı olan araştırmalarının eksik kalması sebebiyle Başkanlığı devredip tekrar Paris’e yerleşmeye karar verdi. Görme yetisinin bir hayli zayıflamasından dolayı çalışmaları zorlaştırdı fakat yine de tüm çalışmalarını tamamladı. Yayınladığı birçok eser ortalığı karıştırdı. Eleştirilerin hedef tahtası olmamak için birçok eserini isimsiz yayınladı. En önemli eseri ise ‘’Yasaların Ruhu’’dur. Üzerinde duracağım konu, mevzubahis olan kitapta ayrıntılarıyla açıklanmaktadır. Birçok esere ve ilke imza attığı bir hayat sürdü. 10 Şubat 1755’de Paris’te hayatını kaybetti.

‘’İklime Göre İnsanlar’’ Teorisi

Bu teoriyi ortaya atma sebebi, Yasaların Ruhu kitabının temelini oluşturur. Çünkü kitabın üzerine kurulu olduğu temel, her bölgenin farklı iklimlere sahip olduğu ve buna bağlı olarak da bu bölgelerde yaşayan insanların farklı kültürel yapılara ve kişiliklere sahip olduğudur. Mesela, Kuzey bölgesinde bulunan ülkeler için tasarlanan yasalar ve yönetim biçimleri, Güney bölgesine bulunan ülkelere aynı derecede uygun olmayabilir. Çünkü Montesquieu’ya göre iklim, insanlar üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Sıcak bölgelerde yaşayan insanlar pasif olur ve kurallara boyun büker. Soğuk bölgelerde yaşayan insanlar ise daha özgürlükçü ve çalışkan yapıya sahip oldukları için her türlü kurala boyun bükmezler. Bu sebeple iki bölge için de farklı yasaların yapılması ve hatta farklı yönetim biçimlerinin benimsenmesi gerekir.

Montesquieu’nun kabul ettiği ve kendi perspektifiyle tanımladığı yönetim biçimlerinin de konuyla ilgili olduklarını düşündüğüm için onlara da üstünkörü değinmeden geçmeyeceğim.
Düşünürün ifadesiyle; cumhuriyet ‘erdem’ ilkesine, monarşiler ‘şeref’ ilkesine ve despotik devletler ‘korku’  ilkesine dayanır. Düşünürün yine farklı bir perspektifle baktığı diğer mevzu, cumhuriyet ve despotizm ile yönetilen insanların, kendi yönetildikleri devletlerde eşit saymasıdır. Cumhuriyet ile yönetilen devletlerde insanlar ‘her şey’ oldukları için eşittirler; Despotizm ile yönetilen devletlerde ise insanlar ‘hiçbir şey’ olmadıkları için eşittirler. Çünkü cumhuriyet yönetim biçiminin uygulandığı devletler, küçük bölgelere sahiptirler ve genellikle Kuzey bölgelerinde bulunurlar. Soğuk iklime sahip olan Kuzey bölgelerinde yaşayan insanlar özgürlükçü fikirlere sahip oldukları için, ‘hiçbir şey’ olmaya razı olmazlar. Fakat bunun zıt tarafında bulunan Güney bölgesi, sıcak bir iklime sahip olduğu için buralarda bulunan Despot devletlerin insanları, köleliğe ve bununla birlikte ‘hiçbir şey’ olmaya razıdırlar.

Montequieu’ya göre, yasalar için de aynı durum söz konusudur.  Yine düşünürün ifadesiyle; yasalar, ülkenin yapısıyla, yani sıcak, soğuk veya ılıman olan iklimiyle; toprağın niteliğiyle, konumuyla veya büyüklüğüyle; halkların yaşam biçimiyle, yani çiftçi, avcı veya çoban oluşlarıyla ilişkilidir. Ona göre, iklim, toprağın doğası, ticaret, nüfus ve din gibi değişkenler, yasalar üzerinde doğrudan etkilidir.

Kısacası, iklim, insanın kişiliğini (tembel ya da çalışkan olmasını; köle ruhlu ya da özgür ruhlu olmasını) biçimlendirir. Yasalar, insanların bu özelliklerine göre yapılmalı veya değiştirilmelidir.

İklimlere göre insan biçimleri:

Soğuk İklim(Kuzey İnsanları): Kusuru az, meziyeti çok insanlar, samimi ve açık kalpli insanlar ve özgürlükçü insanlardır. Genellikle Cumhuriyet ile yönetilirler.
Sıcak İklim(Güney İnsanları): Ahlak seviyesi düşük insanlar, tembel ve edilgen insanlar ve köle ruhlu insanlardır. Genellikle Despotizm ile yönetilirler.

SONSÖZ

Montesquieu’nun bu teorisinde haklı olduğu bazı yerler vardır elbette fakat tam anlamıyla doğrudur diyemeyiz. Teorinin günümüz ile örtüşüp örtüşmediğine baktığımızda söylemek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

Montesquieu’nun yaptığı Güney ve Kuzey genellemelerinin içinde istisnalar var mıdır? Bence vardır. Mesela Güney bölgesinde bulunup da Cumhuriyet ile yönetilen devlet yoktur diyemeyiz. Veyahut Kuzey bölgesinde bulunup da köle ruhlu insan yoktur da diyemeyiz. Teorinin doğruluk payı da küçümsenecek kadar az değildir. Gerek Monstequieu’nun yaşamış olduğu 17-18. Yüzyıllarda gerek ise günümüzde bulunan devletlerin ve insanların birçoğu bu teoriye uygundur. Özgürlükçü ruhlara sahip olan insanlar genel olarak Kuzey ülkelerinde yaşıyor. Bununla alakalı olarak da demokrasi ve cumhuriyetin ana vatanı da bu bölgede bulunan İngiltere’dir. Diğer tarafta ise Güney ülkelerinin birçoğu Despotizm yönetim biçimine yakın yönetim sistemleri ile yönetilmektedir (Irak, İran, Suriye ve birçok Afrika ülkesi gibi). Kuzey ve Güney’in insanlarını karşılaştırdığımızda da aynı sonuçlar çıkacaktır. Kuzeyde yaşayan insanların bilime ne kadar yakın oldukları tartışılmaz bir mevzudur, keza Güneyde yaşayan insanların birçoğunun bilime ne kadar uzak oldukları da öyle…



Son olarak şunu söylemek isterim; Güney bölgesinde etkili olan iklimin sıcak olduğu muhakkaktır. Sıcak havaların ise insanları ne kadar gevşettiği de kabul görülen bir tezdir. Fakat unutulmaması gereken; İslam felsefesinin öncüsü; Farabi’nin, en önemli devlet adamlarından; Nizam-ül Mülk’ün, uçmayı hayal eden ilk bilim adamı; Abbas İbn Firnas, cerrahinin babası; Ebu’l Kasım Zehravi, Müslüman mühendislerin öncüsü; El Cezeri vesaire birçok bilim adamının Güney bölgesi dediğimiz sıcak iklimlerde yaşadıklarını unutmamak gerekir. Bu teori kısmen gerçek olabilir ama hiçbir zaman bahane olacak bir gerekçe sayılmamalıdır. 

1 yorum: