Siyaset bilimine en
büyük katkısının, ‘Erkler Ayrımı’ olduğu
muhakkaktır fakat benim üzerinde duracağım konu farklıdır. Tam olarak kabul
edilemese de bazı gerçekleri yansıttığını düşündüğüm, ‘’İklime Göre İnsanlar’’
teorisinin üzerinde duracağım. Montesquieu hakkında biraz bilgi verdikten sonra
konuya geçeceğim.
Montesquieu kimdir?
Tam adı, Charles-Louis de Secondat, Baron de
La Brède et de Montesquieu’dur. 18 Ocak 1689’da Bordeaux yakınlarında, zengin bir ailenin
çocuğu olarak dünyaya geldi. Siyaset bilimine en fazla katkısı olan
filozoflardan biridir. Bordeaux Üniversitesi’nde Hukuk eğitimi aldı. Birçok
konuda irili ufaklı araştırmaları oldu. Araştırmaların kapsamını genişletmek
için Paris’e yerleşti. Kısa bir süre sonra, babasının ölümüyle kendisine kalan
mirası devralmak için Paris’ten ayrılmak zorunda kaldı. Bunun akabinde
amcasının da ölümüyle büyük miktarda mirasa sahip oldu. Bunlarla birlikte bir
de Bordeaux Parlamentosunun Başkanlığını da devraldı. Paris’e gitme amacı olan
araştırmalarının eksik kalması sebebiyle Başkanlığı devredip tekrar Paris’e
yerleşmeye karar verdi. Görme yetisinin bir hayli zayıflamasından dolayı
çalışmaları zorlaştırdı fakat yine de tüm çalışmalarını tamamladı. Yayınladığı
birçok eser ortalığı karıştırdı. Eleştirilerin hedef tahtası olmamak için
birçok eserini isimsiz yayınladı. En önemli eseri ise ‘’Yasaların Ruhu’’dur.
Üzerinde duracağım konu, mevzubahis olan kitapta ayrıntılarıyla
açıklanmaktadır. Birçok esere ve ilke imza attığı bir hayat sürdü. 10 Şubat
1755’de Paris’te hayatını kaybetti.
‘’İklime Göre
İnsanlar’’ Teorisi
Bu teoriyi ortaya
atma sebebi, Yasaların Ruhu kitabının
temelini oluşturur. Çünkü kitabın üzerine kurulu olduğu temel, her bölgenin
farklı iklimlere sahip olduğu ve buna bağlı olarak da bu bölgelerde yaşayan
insanların farklı kültürel yapılara ve kişiliklere sahip olduğudur. Mesela,
Kuzey bölgesinde bulunan ülkeler için tasarlanan yasalar ve yönetim biçimleri,
Güney bölgesine bulunan ülkelere aynı derecede uygun olmayabilir. Çünkü
Montesquieu’ya göre iklim, insanlar üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Sıcak
bölgelerde yaşayan insanlar pasif olur ve kurallara boyun büker. Soğuk
bölgelerde yaşayan insanlar ise daha özgürlükçü ve çalışkan yapıya sahip
oldukları için her türlü kurala boyun bükmezler. Bu sebeple iki bölge için de
farklı yasaların yapılması ve hatta farklı yönetim biçimlerinin benimsenmesi gerekir.
Montesquieu’nun
kabul ettiği ve kendi perspektifiyle tanımladığı yönetim biçimlerinin de konuyla ilgili olduklarını düşündüğüm için
onlara da üstünkörü değinmeden geçmeyeceğim.
Düşünürün
ifadesiyle; cumhuriyet ‘erdem’
ilkesine, monarşiler ‘şeref’ ilkesine
ve despotik devletler ‘korku’ ilkesine dayanır. Düşünürün yine farklı bir
perspektifle baktığı diğer mevzu, cumhuriyet
ve despotizm ile yönetilen insanların, kendi yönetildikleri devletlerde
eşit saymasıdır. Cumhuriyet ile yönetilen devletlerde insanlar ‘her şey’ oldukları için eşittirler;
Despotizm ile yönetilen devletlerde ise insanlar ‘hiçbir şey’ olmadıkları için eşittirler. Çünkü cumhuriyet yönetim
biçiminin uygulandığı devletler, küçük bölgelere sahiptirler ve genellikle
Kuzey bölgelerinde bulunurlar. Soğuk iklime sahip olan Kuzey bölgelerinde
yaşayan insanlar özgürlükçü fikirlere sahip oldukları için, ‘hiçbir şey’ olmaya razı olmazlar. Fakat
bunun zıt tarafında bulunan Güney bölgesi, sıcak bir iklime sahip olduğu için
buralarda bulunan Despot devletlerin insanları, köleliğe ve bununla birlikte ‘hiçbir şey’ olmaya razıdırlar.
Montequieu’ya göre,
yasalar için de aynı durum söz konusudur. Yine düşünürün ifadesiyle; yasalar, ülkenin
yapısıyla, yani sıcak, soğuk veya ılıman olan iklimiyle; toprağın niteliğiyle,
konumuyla veya büyüklüğüyle; halkların yaşam biçimiyle, yani çiftçi, avcı veya
çoban oluşlarıyla ilişkilidir. Ona göre, iklim, toprağın doğası, ticaret, nüfus
ve din gibi değişkenler, yasalar üzerinde doğrudan etkilidir.
Kısacası, iklim, insanın
kişiliğini (tembel ya da çalışkan olmasını; köle ruhlu ya da özgür ruhlu
olmasını) biçimlendirir. Yasalar, insanların bu özelliklerine göre yapılmalı
veya değiştirilmelidir.
İklimlere göre
insan biçimleri:
Soğuk İklim(Kuzey
İnsanları): Kusuru az, meziyeti çok insanlar, samimi ve açık kalpli insanlar
ve özgürlükçü insanlardır. Genellikle Cumhuriyet
ile yönetilirler.
Sıcak İklim(Güney
İnsanları): Ahlak seviyesi düşük insanlar, tembel ve edilgen insanlar ve
köle ruhlu insanlardır. Genellikle Despotizm
ile yönetilirler.
SONSÖZ
Montesquieu’nun bu
teorisinde haklı olduğu bazı yerler vardır elbette fakat tam anlamıyla doğrudur
diyemeyiz. Teorinin günümüz ile örtüşüp örtüşmediğine baktığımızda söylemek
istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Montesquieu’nun
yaptığı Güney ve Kuzey
genellemelerinin içinde istisnalar var mıdır? Bence vardır. Mesela Güney
bölgesinde bulunup da Cumhuriyet ile yönetilen devlet yoktur diyemeyiz. Veyahut
Kuzey bölgesinde bulunup da köle ruhlu insan yoktur da diyemeyiz. Teorinin
doğruluk payı da küçümsenecek kadar az değildir. Gerek Monstequieu’nun yaşamış
olduğu 17-18. Yüzyıllarda gerek ise günümüzde bulunan devletlerin ve insanların
birçoğu bu teoriye uygundur. Özgürlükçü ruhlara sahip olan insanlar genel
olarak Kuzey ülkelerinde yaşıyor. Bununla alakalı olarak da demokrasi ve
cumhuriyetin ana vatanı da bu bölgede bulunan İngiltere’dir. Diğer tarafta ise
Güney ülkelerinin birçoğu Despotizm yönetim biçimine yakın yönetim sistemleri
ile yönetilmektedir (Irak, İran, Suriye ve birçok Afrika ülkesi gibi). Kuzey ve
Güney’in insanlarını karşılaştırdığımızda da aynı sonuçlar çıkacaktır. Kuzeyde
yaşayan insanların bilime ne kadar yakın oldukları tartışılmaz bir mevzudur,
keza Güneyde yaşayan insanların birçoğunun bilime ne kadar uzak oldukları da
öyle…
Son olarak şunu
söylemek isterim; Güney bölgesinde etkili olan iklimin sıcak olduğu
muhakkaktır. Sıcak havaların ise insanları ne kadar gevşettiği de kabul görülen
bir tezdir. Fakat unutulmaması gereken; İslam felsefesinin öncüsü; Farabi’nin,
en önemli devlet adamlarından; Nizam-ül Mülk’ün, uçmayı hayal eden ilk bilim
adamı; Abbas İbn Firnas, cerrahinin babası; Ebu’l Kasım Zehravi, Müslüman
mühendislerin öncüsü; El Cezeri vesaire birçok bilim adamının Güney bölgesi
dediğimiz sıcak iklimlerde yaşadıklarını unutmamak gerekir. Bu teori kısmen
gerçek olabilir ama hiçbir zaman bahane olacak bir gerekçe sayılmamalıdır.